Di, 26.Nov.2024 - 16:46
Tarih Kitapları

Uygarlığın Ayak İzleri - Krallar ve Tanrılar 

Celil Sadık
Dünyada sayısız medeniyet önce tüm ihtişamıyla varlık buldu, sonra da yok oldu. Hepsi tarih yazdı, fetihleri ve zaferleriyle övündüler. Ne var ki edindikleri tüm başarımlar birer birer o günkü anlamını yitirdi, takvimden eksilen her yaprak unutuluşun buruk anısına dönüştü... Tabii zamanı dize getirip insanoğlunu gizemleri, mitleri ya da anıtsal yapılarıyla hâlâ büyüleyenler dışında! Celil Sadık, Uygarlığın Ayak İzleri serisinin ikinci kitabında, kum saatinin akışını dondurarak tarihi birkaç bin yıl geriye sarıyor; sanat dallarının konu etmekten asla vazgeçmediği, mitler ve masallardan yapılma bir labirenti adımlıyor. İlk kitabından aşina olduğumuz romansı diliyle Mısır'ın altın kumları arasına gizlenen ölümsüz krallardan, Antik Yunan tanrılarının şaşırtıcı öykülerinden ve asırlardır ayakta duran bir kilisenin gizeminden söz ederken uygarlık tarihinin en görkemli yapıtlarını da gözler önüne seriyor... (240 Sayfa) www.turkkitap.de / Arka Kapak Yazisi.
ISBN: 9786051738123
Yayın evi: Epsilon Yayinlari
13,90 €
16,90 €
18 % daha ucuz
Bu ürünü alanlar başka neler almışlar?
 
Değerlendirme
Eklenildiği tarih: 19-03-2021
Yazar: Pınar Tınaztepe Kaya
Bu kitap, yazarın ikinci kitabı. Sanat tarihini seven birisi olarak, yazarın ilk kitabını da severek okumuştum. Bu kitabı da ilk kitabı gibi etkileyici. “Uygarlığın Ayak İzleri: Krallar ve Tanrılar” isimli bu ikinci kitap, ilk kitaptan farklı olarak sanatçılar ve eserlerinden ziyade geçmişimizin bir parçası olan ve iz bırakan iki medeniyeti bizlerle sunuyor. Bu iki medeniyet, siz de tahmin edersiniz ki; Antik Mısır ve Antik Yunan medeniyetleri… Celil Sadık, bu medeniyetleri bize anlatırken yine o masalsı ve akıcı dilini kullanmış. Bu anlatım, fotoğraflarla da zenginleştirilmiş; ünlü ressamların eserleriyle de anlatım güçlendirilmiş ve konuları daha anlaşılır kılmıştır. Eski Mısır tarihine aşık olan birisi olarak, en çok bitmesini istemediğim bölüm, Antik Mısır’a ait bölümlerdi. Kitabın bütünü de hiç şüphesiz, etkileyici ve dolu dolu bir kitap. Kitabın sonlarına doğru tüm dünyanın en değerli eseri, bir kültür mirası olan Ayasofya’ya ve içerisinde bulunan değerli mozaiklere de yer verilmiş. Müzeyken birçok kez içini gezip o hayranlık uyandıran mozaikleri görüp onları inceleme imkanı bulduğum için şanslıyım. Bu kitabı okurken yeniden Ayasofya’yı gezmiş, mozaikleri arasında kaybolmuş ve yeniden keşfetmiş gibi hissettim. Aslına bakarsanız, insanlık olarak zaman makinesi icat etmemize gerek yok. Zaman makinesi aslında kütüphanelerimizde, yani okuduğumuz kitaplarda. Bu kitapta adeta zamanda yolculuğa çıkıp çok ama çok önceki zamana, binlerce yıl geriye gidiyorsunuz. O zamanki insanların dünyaya bakış açısını, amaçlarını, çevreyle bağını anlamaya çalışıyorsunuz. Bu yolculuk sırasında da 238 sayfanın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz zaten… Bir bakmışsınız, kitabın sonuna gelmişsiniz. Celil Sadık’ın ilk kitabını okumadıysanız ilk kitabı ile birlikte bu ikinci kitabını da okumanızı şiddetle tavsiye ederim.